TÜKETİMDE ÖNCELİKLER VE BEKLENTİLER YENİDEN TANIMLANIYOR: TEMİZ ETİKET VE ŞEFFAFLIK

 

Bülent SOYER / Aromsa Teknik Satış Müdürü


 

Pandemi, savaş ve ardından dünyanın pek çok ülkesinin uzun yıllar sonra deneyimlediği yüksek enflasyon kavramı gibi olgular, tüketim alışkanlıklarımızı da derinden etkileyen sosyal ve ekonomik değişimlere sebep oldu, kimi değişimleri de hızlandırdı.


Tüketimde öncelikler ve beklentiler yeniden tanımlanmaya başlarken, içecekler için en net olarak görülen talepler, fonksiyonel sağlık yararları sunan ilave içerikler ile doğal içerik talepleri oldu. Pandemi, içecekte aslında tanışıklığımızın pandemi öncesi dönemlere denk geldiği fonksiyonellik ve doğallık kavramını aşinalık düzeyinden bir adım öteye taşırken, fonksiyonel kavramı; içecekte başta bağışıklık sağlığı ve onunla ilgili bileşenleri ile öncelikli tüketici talepleri listesinin en başlarında yerini aldı. İçecek sektöründe üreticiler “senin için daha iyi” sloganıyla tüketicilerin karşısına sağlık yararları vaadleri sunan içeceklerle çıkarken, tüketicilerin doğal ve sade içerik talepleri de temiz etiket kavramıyla kendine karşılık buldu.

 


Nedir bu temiz etiket?
İnsanlar aslında anlamadıkları karmaşık formülasyonlara, hayatlarının içinde somut olarak bulamadıkları ve dolayısıyla zihinlerinde görselleştiremedikleri bileşenlere karşı her zaman temkinli yaklaşmış ve mesafeli durmuşlardır.


Pandemi ile beraber, yiyecek ve içeceklerden artan sağlık ve iyilik beklentileriyle ürün etiketi okuma alışkanlığı kazanan tüketicilerin başta gıda ve içecek olmak üzere satın aldığı ürünlerde şeffaflık ve doğallık talebi gittikçe daha görünür hale gelmiştir. 


Temiz etiket kavramı son yıllarda hayatımızda yer bulmaya başlamış olmasına karşın, henüz bir yasal karşılık bulabilmiş değil. Dolayısıyla temiz etiket denildiğinde birbiriyle paralellik gösterse de birbirinden bağımsız, farklı tanımlar ortaya çıkabilmektedir. 

 


Tüketiciler tarafından talep edilen doğal içerikler ile anlam kazanan temiz etiket kavramının, tanımsal olarak tüketici gruplarına göre farklı anlamlar içerdiği de bir gerçektir. Bazı tüketici grupları için temiz etiket "doğal" veya "organik" iddiaları ile ilişkilendirilirken; bazıları için ise kötü içerikler içermeyen ya da kötü içerikle ilişkilendirdikleri, kimyasal algı oluşturan içerikler içermeyen ürünlerdir. Ek olarak, "minimum düzeyde işlenmiş" ürünler için temiz etiketli ürün tanımını uygun gören tüketici grupları da vardır.


Herkes tarafından kolaylıkla anlaşılabilir bileşenler içeren, kimyasal ya da yapay çağrışımlar oluşturmayan ve mümkün olan en az sayıda bileşenle formüle edilmiş içerikler, temiz etiket kavramına genel bir tanım olarak sunulabilir. Sade içeriklerin tüketicilerin gözünde “doğal” olarak algılanmaya daha meyilli olduğu bilinen bir gerçektir.


Tüketiciler, temiz etiketli bir ürünü daha kısa bir içerik listesiyle veya gıda etiketindeki "doğal", "basit", "yapay değil" ve "koruyucu içermez" gibi terimlerle tanımlayabilir.


Adım adım temiz etikete...
Tüketicilerin ürün bileşenlerinde görmekten hoşlanmadığı bileşenlerin başına kimyasal koruyucuları ve yapay renklendiricileri koymak yanlış olmaz. Öncelikle formülasyonlar, kimyasal koruyuculardan arındırılmaya başlarken bu eğilim ürün pazarlamasında da karşımıza çıkan bir beyan haline gelmiştir. Yapay renklendiricilerin bazıları için etiketlerde yasal uyarı zorunluluğu, pek çok içecekte yapay renklendiricilerin formülasyonlardan çıkartılması gerçeğini ortaya çıkardı.


Bilgiye ulaşmanın gittikçe kolaylaştığı bu dönemde her zamankinden daha fazla bilgiye sahip olan tüketiciler; içerikler ve bu içeriklerin kaynağını, elde ediliş yöntemlerini, kısacası şeffaflığı tükettiği üründen görmeyi talep etmektedir. Günümüz dünyasında güven artık çok önemli. Üreticiler, tüketicilere ürünleri ile ilgili olarak daha fazla güven sağlamak zorundadırlar.


Üreticiler için ürün içeriklerinden üretim yöntemlerine kadar şeffaflık tüketiciler ile bağ kurabilmenin bir yolu haline geldi. 


Şeffaflık, marka ve üründe güven oluşturmanın ön koşulu haline geldikçe, etiketlerdeki içerikleri sade ve anlaşılır hale getirmek üreticiler için bir zorunluluk haline gelecektir.


Üreticilerin temiz etiket kavramıyla tam olarak örtüşen ürünler üretebilmeleri için kullanacakları üretim yöntemleri elbette ki bir süreç işi olacaktır. Bu süreçte öncelikler, ürünlerin içeriklerinde bulunan ve aslında gıda güvenliği, besin değerlerinin korunması ve ürün raf ömürlerinde son derece önemli fonksiyonlar yerine getiren ancak tüketiciler tarafından kabul görmeyen kimyasal içeriklerin alternatif içeriklerle değişimi şeklinde olacaktır. Bununla birlikte tüketiciler tarafından olumsuz olarak algılanan katkı maddelerine doğal alternatifler, gıdaların güvenliğini ve kalitesini korumak için şimdiye kadar tercih edilmiş olan yöntemler kadar etkili olmayabilir ve bu tür alternatiflerin uygulanabilirliğini ve etkinliğini göstermek için genellikle uzun vadeli testler gereklidir. Bu noktada ürün güvenliğini sağlayabilmek, üreticileri daha maliyetli olabilecek çözümlere yönlendirecektir. Son bir yıl içinde bütün dünyanın gündemindeki yüksek enflasyon sorunu tüketicileri tercihlerinde daha ekonomik olmaya yönlendirirken, üreticilere temiz etiketli ürün üretebilmek için daha pahalı olabilecek çözümleri tüketicilere kabul ettirebilme konusunda zorluklar çıkartma potansiyelindedir. 


Maliyet dışında üreticiler önünde duran diğer bir husus da yıllardan beri stabiliteleri ve belli kalite kriterlerini sağlamalarıyla kendini kanıtlamış olan formülasyonlardaki değişikliklerin kısa ve uzun vadede ürünlerin duyusal nitelikleri üzerindeki etkisinin bilinmeyişi olacaktır.


Temiz etiket kavramı karmaşık ve zorluklarla dolu. Bugüne kadar formülasyonlarda kullanılan bileşenlerin güvenliğini ve kalitesini sağlamak için gereken zamana, titiz testlere ve yasalara karşın her geçen gün daha fazla sayıda gıda üreticisinin ilhamını tüketicilerin taleplerinden alacağını ve temiz etiketleme hareketini takip edeceğini görebiliyoruz.