Uzm. Dyt. Turgay KÖSE: MEYVE SULARININ SAĞLIKLA İLİŞKİSİ

Beslenme alışkanlıkları kalp - damar hastalıkları, hipertansiyon, diyabet, kanser gibi pek çok hastalıkta önemli rol oynamaktadır. Yüksek oranda sebze ve meyve tüketimi birçok kronik hastalıktan korunmada etkili olmaktadır.


Sebze ve meyve tüketimi ile kalp-damar hastalıkları, bazı kanser türleri, inme, diyabet, Alzheimer hastalığı, katarakt ve yaşla ilintili fonksiyonel kayıp riskinin azalması arasında kuvvetli bir ilişki vardır. Bu etkilerin sebze ve meyvelerin içerdiği diyet posası, folat, potasyum ve Beta-karoten, C vitamini, E vitamini gibi antioksidan etkinlik gösteren biyoaktif fitokimyasal bileşenlerden kaynaklandığı vurgulanmaktadır. Yapılan bilimsel çalışmalarda biyoaktif bileşenlerin sebze ve meyvelere kıyasla sebze ve meyve sularından daha kolay emilebildiği belirtilmektedir.

 

Antioksidanların Rolü

Vücutta gerçekleşen ve oksidasyon denen bir grup kimyasal reaksiyon sonucunda ortaya çıkan bazı maddeler, bilhassa DNA üzerinde hasara yol açarak çeşitli hastalıklara zemin hazırlamaktadır. Sebze ve meyvelerde bulunan lifler, tüketilen besinlerle birlikte alınan çeşitli zararlı maddeleri kendi yapısına bağlayarak dışkı ile vücuttan atmaktadır. İçerdikleri (özellikle flavonoidler ve polifenoller gibi) doğal antioksidanların, reaktif oksijen türleri (ROS) aracılığı ile oluşan doku hasarına karşı olası koruyucu etkileri bulunmaktadır. Bu reaktif türler, vücutta metabolik yolla oluşabileceği gibi UV ışınlar, hava kirliliği, sigara dumanına maruz kalınması, alkol ve bazı ilaçların alımı ile de oluşabilmektedir. Düşük sebze ve meyve tüketimi; kardiyovasküler hastalıklar (%85), iskemik kalp hastalıkları (%31), gastrointestinal kanser (%19), kanser (%15) ve inme (%11) gibi sağlık sorunlarına yol açmaktadır. Bu nedenle Dünya Sağlık Örgütü günde 5-9 porsiyon sebze ve meyve tüketilmesini önermektedir.


Meyvelerin İçeriği
Meyvelerde değişen oranlarda A ve C vitamini bulunmaktadır. Turunçgiller, kavun, karpuz, çilek, böğürtlen gibi meyveler C vitamini açısından zengindirler. Koyu sarı renkli (kavun, kayısı, mango, şeftali gibi) meyvelerin çoğu A vitamininin zengin kaynağıdır. Bunların yanı sıra çoğu meyve potasyum ve folik asit içermektedir. Özelikle kabuklu olarak yenebilen meyveler ile kuru meyveler iyi birer posa (lif) kaynağıdırlar. Böylelikle şeker, kolesterol ve kan basıncı seviyelerini istenilen düzeylerde tutmaya yardımcı olmaktadır. Su ile birlikte midede şişerek tokluk, doygunluk hissi uyandırmaktadır. Aynı zamanda dışkılama sayısını ve miktarını artırarak kabızlığı önlemekte ve özellikle kalın bağırsak kanserinden koruyucu etkiler göstermektedir. Günlük posa alımını artırmak adına meyve ve meyve suyu tüketimini artırmakta yarar vardır.


Yemekte Meyve /Meyve Suyu Alır mıydınız?
Halk arasında en yaygın olarak karşımıza çıkan doğru bilinen yanlış; meyvelerin yemeklerden 2 saat sonra tüketilmesinin gerekliliğidir. Aksi taktirde meyvelerde bulunan meyve alkolleri kişiyi siroza sürüklemekte, içerisindeki şeker yağa dönüşmekte ve kilo aldırmakta gibi kanılar söz konusudur. Gerçekle uzaktan yakından bir ilişkisi olmayan bu haber diyetisyen olmayan, bir de kendilerini otorite olarak gören bazı sağlık personeli tarafından ortaya atılan bir konudur. Halbuki meyvelerde bulunan meyve asitleri sindirimi kolaylaştırmaktadır. Aynı zamanda meyvelerin içerdiği C vitamini, birlikte yenildiği besinler içerisindeki demir mineralinin emilim oranını artırarak anemiye (kansızlığa) karşı etkili olmaktadır. Meyve alkollerinin de içki olarak tüketilen alkoller ile isim benzerliği dışında hiçbir bağlantısı olmadığı için asla karaciğerde sorun yaratması gibi bir durum söz konusu değildir. Demek ki yemekle birlikte meyve yemek veya meyve suyu içmek sorun yaratmadığı gibi ekstra faydalar sağlamaktadır.


Hangi Meyve Suları Önerilmektedir?
Uluslararası standartlara ve Türk Gıda Kodeksi'ne göre meyve suyu ve benzeri içecekler, içerdikleri meyve oranına göre üç gruba ayrılmaktadır: Meyve suyu, meyve nektarı ve meyveli içecekler. İlave olarak, ürettikleri meyve aromalı ve toz içecekleri de bu üç gruptan birine dahil gibi göstererek pazara sunan bazı firmalar tüketicinin bilgi eksikliğinden faydalanmaya çalışmaktadır. O nedenle içerdiği meyve oranı %100 olan ve hiçbir gıda katkı maddesi içermeyen meyve suları, meyve çeşidine göre %25 - %50 oranında meyve içeren meyve nektarı ve içerdiği meyve oranı en az %10 olan meyveli içecekler tercih edilmelidir. %10’un altında meyve içeren; tat, koku ve renk verici katkı maddeleri ile hazırlanan meyve aromalı içecekleri ve su ile karıştırılarak hazırlanan toz içecekleri tercih etmemek daha sağlıklı olacaktır. Meyvelerde bulunan birçok antioksidan, yaşlanmanın panzehiri olarak görülmektedir. Vitaminler, mineraller ve enzimler sayesinde yaşam kalitesi gelişmekte ve ortalama yaşam süresi uzamaktadır. Sağlığın yanı sıra güzellik iksiri görevi de gören meyve ve sebze suları, içerdikleri vitaminlerle saç, tırnak, cilt şikayetlerini de ortadan kaldırmaktadır. İşte size birkaç örnek:
 


Ahududu suyu: C vitamini ve demir yönünden zengindir. Göz çevresindeki çizgileri kaybettirir. 


Elma suyu: Potasyum, magnezyum, kalsiyum ve K vitamini içerir. Cildi temizler. Güzellik iksiri olarak tanımlanır. Elma suyu içinde kuvvetli antioksidan özellikler gösteren farklı fitokimyasallar da içeriyor. Elma suyunun %9 - 34 oranında (kötü huylu) LDL oksidasyonunu önleyici, kalp hastalıkları ve bazı kanser risklerini azaltıcı etkisi olduğu belirtilmektedir. 


Kayısı suyu: Bir bardak kayısı suyu günlük A vitamini gereksiniminin 1/3’ünü karşılamaktadır. Yapılan çalışmalar, karotenoidlerin antioksidan özellikler gösterdiğini ve kansere karşı potansiyel koruyucu etkisi olduğunu ortaya koymaktadır. 


Portakal suyu: Kalsiyum, magnezyum ve C vitamini deposudur. Dolaşımı rahatlatır, cildi pembeleştirir. Potasyum ve folik asit için iyi bir kaynaktır. Portakal suyunun oksidatif stresi azalttığını, (iyi huylu) HDL-kolesterolü yükselttiği bilinmektedir.


Üzüm suyu: Potasyum, vitamin C, folik asit ve polifenollerden zengindir. Özellikle mor üzüm ve mor üzüm suyunda bulunan polifenollerin kalp hastalıklarına karşı koruyucu etkilerinin olduğu uzmanlar tarafından onaylanmaktadır.

Meyve-sebze özlü kokteyller: Soğuk ve kirli havaların yol açabileceği olumsuzluklara karşı güçlü bir sağlık ve güzellik iksiridir. Taze sebze ve meyvelerin zengin içeriği organizmanın günlük gereksinimini karşılarken soğuk ve puslu havalarda korumasız kalan cildin de içeriden beslenmesini sağlar

 

Fonksiyonel Besinler
Besleyici özellikleri dışında vücuda fizyolojik yararlar sağlayan ve kronik hastalık riskini azaltabilen, sağlığı geliştiren besinlere “fonksiyonel besinler” denilmektedir. Meyve gibi fonksiyonel besinler aynı zamanda koruyucu birer ilaç niteliğindedir. Fonksiyonel besinler günlük beslenme alışkanlıkları içinde doğal şekilleri ile tüketilen gıdalar olabildikleri gibi, genetik mühendislik yoluyla ya da zenginleştirilmiş olabilirler. 


Hastalıkların önlenmesi ve tedavisindeki etkinlikleri açısından çok sayıda besin incelenmiş ve fonksiyonel besinler arasında yer alıp almadıkları saptanmıştır. Örneğin, bu araştırmalarda meyve ve sebze tüketimi kansere karşı korunmada oldukça etkin bulunmuştur. Sebze ve meyve tüketimi düşük olanlarda kanser riski, tüketimi yüksek olanlara oranla iki kat fazla görülmektedir. Meyve tüketimi, özellikle akciğer, ağız boşluğu, pankreas, mide, kolon, rektum ve mesane kanserlerine karşı koruyucudur.


Sıvı İhtiyacı Meyve Suları
Yaklaşık %70’i sıvı olan insan vücudunun günde ortalama 2.5 litre sıvı kaybettiği düşünülürse; meyve suları vücuda kaybettiği sıvıyı geri kazandırdığı gibi, C vitamini, karotenoid ve fenolik bileşik içerikleri ile bazı kanser türleri ve kronik hastalıklara karşı koruyucu etkiler de göstermektedir. Hücrelerin yaşamsal faaliyetleri ve bu sayede vücut fonksiyonlarının yerine getirilmesi, vücudun su dengesinin korunması ile mümkündür. Vücudun su dengesi; solunum yoluyla, idrarla, terle ve dışkı ile kaybedilen sıvının yeniden su ve sulu besinler ile sağlanmaktadır. Özellikle sebze ve meyve suları susuzluğu giderdiği gibi, sağlığı da olumlu yönde etkilemektedir. Örneğin, 1-6 yaşındaki çocuklar için önerilen günlük meyve suyu tüketimi 120-180 gram, 7-18 yaşındaki çocuklar için ise 240-360 gramdır. Özellikle çocuklara kolalı içeceklerden ziyade meyve suyu içme alışkanlığı kazandırmakta yarar vardır. Beslenme çantalarına her gün bir adet meyve suyu koymak daha sağlıklı bir nesil için atılacak önemli bir adım olacaktır.


Meyve Suları ve Pestisitler
Uluslararası standartlara ve Türk Gıda Kodeksi'ne göre meyve suyu ve benzeri içecekler, içerdikleri meyve oranına göre üç gruba ayrılmaktadır: Meyve suyu, meyve nektarı ve meyveli içecekler. İlave olarak, ürettikleri meyve aromalı ve toz içecekleri de bu üç gruptan birine dahil gibi göstererek pazara sunan bazı firmalar tüketicinin bilgi eksikliğinden faydalanmaya çalışmaktadır. O nedenle içerdiği meyve oranı %100 olan ve hiçbir gıda katkı maddesi içermeyen meyve suları, meyve çeşidine göre %25 - %50 oranında meyve içeren meyve nektarı ve içerdiği meyve oranı en az %10 olan meyveli içecekler tercih edilmelidir. %10’un altında meyve içeren; tat, koku ve renk verici katkı maddeleri ile hazırlanan meyve aromalı içeceklerden ve su ile karıştırılarak hazırlanan toz içecekleri tercih etmemek daha sağlıklı olacaktır.


Konsantre meyve sularına ilave edilecek suyun içilebilir nitelikte olması, elde edilen meyve suyunun, aynı meyveden elde edilen meyve suyu ile benzer duyusal ve analitik özellikleri göstermesi gibi bazı nitelikler elbette önemlidir. Ancak önemle üzerinde durulması gereken bir durum daha vardır: Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliğinin 5. bölümünde meyve suyu ve benzeri ürünlerin üretiminde kullanılan meyvelerdeki pestisit (yani tarım ilacı) kalıntı miktarları için belirlenen bazı limitler söz konusudur. 


Türkiye’de tarım ilacı (pestisit) tüketimi 2002 yılında 1979’a kıyasla %45 oranında artmıştır. Bu artışa karşılık ülkemizde pestisit tüketimi gelişmiş ülkelere göre oldukça düşüktür. Ancak, entansif tarım yapılan Ege ve Akdeniz gibi bölgelerde Türkiye ortalamasının üzerindeki değerlerle karşılaşılmaktadır. Modern tarımsal savaşımda, pestisitlerin çevreye zarar vermeyecek düzeyde ve gerçekten gerekli olduğunda kullanılması benimsenmiştir. Bunun bir sonucu olarak, başta ABD olmak üzere, gelişmiş ülkelerde pestisitler “düşük risk” ya da “doğa dostu” adı altında toplanmışlardır. Örneğin, ABD Çevre Koruma Örgütü (EPA), böyle pestisitlerin hem ruhsatlandırılmasını kolaylaştırmış ve hem de kullanılmalarını teşvik etmeye başlamıştır (EPA, 1999). Diğer yandan, pestisit kullanımını sürekli artırarak verimin de sürekli artmayacağı anlaşılmıştır. Bu nedenle, maliyetleri yükseltmemek için gereksiz ilaçlamalardan kaçınılmaya başlanmıştır. Pestisitlerin gerek çevre gerek sağlık ve gerekse ekonomik açıdan getirebilecekleri olumsuzluklar gelişmiş ülkelerde gayet iyi bilinmektedir. Bunun için, başta AB olmak üzere, tüm gelişmiş ülkelerde tüketilecek tarım ürünleri çevre ve sağlık açısından sürekli denetlenmektedir. Bu denetimlerde sivil toplum örgütlerinin de payının ve baskısının olması konuyu daha da ciddi hale sokmuştur.


Meyve yerken veya meyve suyu içerken nelere dikkat etmeliyiz? 
Yiyeceğiniz meyvenin duru su ile iyice yıkanması yeterlidir. Meyvenin üzerinde bazı zirai atıkların kalabileceği endişesi ile, sabun veya deterjan kullanılması faydadan çok zarar verecektir. Meyvelerin kabukları soyulacak olsa bile, önceden yıkanmasında yarar vardır. Meyve suyu alırken de etiketlerinin kontrol edilmesi gerekir. Gıda adı, firma adı ve adresi, üretim yeri, hazırlama ve kullanma talimatı, depolama ve saklama koşullarına dikkat edilmelidir.