RÖPORTAJLAR

Yaklaşık 25 yıldır su sektöründe yöneticilik ve danışmanlık yapmış olan ve şu anda TARANDİR Şirketler Grubu Genel Koordinatörü ve İçecek Sektör Danışmanı Faik KARADENİZ’den su sektörü hakkında bilgi aldık. Pandemi döneminde “Yaşanan olumsuz süreci (akaryakıt, enerji, genel giderler, hammadde vb. fiyat artışları) su firmaları zararsız atlatabilir ve para kazanarak büyümesine devam edebilir” diyen Faik KARADENİZ ile yaptığımız söyleşiyi ilgiyle okuyacağınızı umut ediyoruz.

 

 

Kardan Su olarak hedefleriniz hakkında neler söylemek istersiniz?

3 Yıldır Genel Koordinatörlüğünü yaptığım Gaziantep Merkezli Tarandir Şirketler Grubu ile ilgili derginize verdiğim makaleyi okuyan firma sahipleri Sosyal İş Ağı Linkedin platformundan bana gönderdikleri mesajda Kardan Su fabrikasını satmayı düşündüklerini ve yardımcı olmamı rica etmeleriyle başlayan görüşme süreci İzmir İli Menemen İlçesi Ayvacık mahallesinde bulunan Kardan Doğal Kaynak Suyu Tesisinin satın alınmasını gerçekleştirerek grubumuzun su sektörüne girmesini sağladım. Derginiz ve sizlere bu anlamda teşekkürlerimi sunarım.


Yaklaşık 1 yıl önce satın aldığımız tesisimizde gerekli ilave inşaat ve eksik makine yatırımlarını tamamlayarak ilk etapta Limon Aromalı Bardak Su, Bardak Limonata, Bardak Vişne üretimlerimiz başlamış olup Doğal Kaynak Suyu ruhsatımız çıktıktan sonra makine yatırım ve montajını tamamladığımız 19 Litre damacana dolumuna ve 2023 yılında şu an 5.500.000 nüfuslu İzmir’de yok diyebileceğimiz PET su üretimi yatırımını devreye alarak yolumuza devam edeceğiz. Ayrıca Şırnak/Cizre’de yine KARDAN markasıyla 2. su tesisimizin fizibiliteleri yapılmış olup, 2023 yılında da devreye almayı planlamaktayız. Sektördeki hedefimiz, bundan önceki sektör ile ilgili derginizdeki yazılarımda da hep belirttiğim gibi Türkiye genelinde en az 5 tesis diyordum; fakat son zamanlardaki akaryakıt zamları, geçmiş yıllarda bir su tesisi 300-350 km çapında hizmet verebilir savımızı şimdi 100-150 km’ye düşürdü. Dolayısıyla sektördeki ulusal markalar hariç diğer marka sular yöresel marka olarak kalacaklar. Bizim hedefimiz de KARDAN Su'yu ulusal bir marka yapmaktır ve bu vesileyle yolumuza devam edeceğiz.


Dünyada ve Türkiye’de temiz su kaynakları hızla azalıyor. Siz bu konuda neler söylemek istersiniz?
Su yüzyıllardır medeniyeti simgelemektedir. Yıllardır yerleşim alanlarının su kaynaklarına yakın olması, suyun hayati önem taşıyan başlıca unsur olduğunu simgelemektedir. Özellikle gelişmekte olan ülkelerin büyük kentlerinde su sıkıntısı yaşanıyor. Değişik kaynaklarca halen 2,2 milyar insanın güvenli suya erişemediği belirtilmekte olup, sağlıksız temiz olmayan sular yüzünden başta kolera, dizanteri, tifo gibi birçok hastalık riski ile karşı karşıya kalındığı ve bu hastalıklardan her yıl 500 bine yakın insanın hayatını kaybettiği belirtilmektedir.


Yine Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre, dünya yüzeyindeki mevcut suyun %1’inden daha az bir kısmı ekosistem ve insan kullanımına elverişli olan tatlı su kaynaklarından oluşuyor. Su kaynaklarının yaklaşık %70’i tarımda, %19’u sanayide kullanılıyor. Evsel kullanım ise %11. Şu an 1,4 milyar insan temiz su kaynaklarından yoksun. Hızlı nüfus artışı, iklim değişikliğine bağlı olarak değişen yağış modelleri ve küresel ısınma, iklim değişiklikleri, kuraklık gibi nedenlerle tatlı su kaynakları her geçen yıl azalıyor. 2030 yılında, dünyada su ihtiyacının yaklaşık %50 oranında artacağı tahmin ediliyor. 2050'ye kadar dünyada su talebinin yüzde 55 artış göstermesi bekleniyor. Buna karşılık nüfus artışı ve küresel ısınma nedeniyle tatlı su kaynakları giderek azalıyor.


Dünyanın yüzde 70'i suyla kaplı ve bu suyun miktarı 1.386.000.000 km3’tür. Bu miktar değişmediği halde su sorunu neden kaynaklanıyor? Bu suyun yüzde 97,5'i tuzlu su olduğundan insan tüketimine uygun değil. Hem dünya nüfusu hem de sıcaklık arttığı için tatlı su sorunu yaşanıyor. İklim değişikliği sebebiyle yağışların düzensizleşmesi ve yeraltı su kaynaklarının gittikçe azalması dünyada yaşanacak olan su kıtlığının en büyük sebepleri arasında yer alıyor. 2030 yılında su sıkıntısı çekmesi beklenen ülkeler arasında Türkiye de bulunuyor. Son 100 yılda Dünya’da su tüketimi 10 kat artarken, kişi başına düşen su miktarı yarı yarıya azaldı. Sanayileşme, çarpık kentleşme, nüfus artışı ve atık su sorunu nedeniyle temiz suya ulaşmak gittikçe zorlaşırken, Dünya nüfusunun yüzde 20’si içilebilir temiz sudan mahrum. Dünya’da 748 milyon kişi, bir başka deyişle her 10 kişiden biri güvenilir suya erişemiyor.


Dünya yüzeyine baktığımızda su kaynaklarının ancak %1'lik kısmı içilebilir temiz su olarak nitelendirilecek özelliklere sahiptir. ''Bu içilebilir temiz su kaynakları nelerdir?'' sorusu gelebilir aklınıza. Dünyada içilebilir temiz su kaynaklarının büyük bölümünü yer altı su kaynakları oluşturmaktadır. Bunun yanında buzullar yeryüzündeki tatlı su kaynağının büyük bir çoğunluğunu oluşturmasına rağmen kullanılabilir nitelikte değildir. Tatlı su göllerinden ve akarsulardan elde edilen sularla, yapılan barajlarla, yer altı sularından arıtma ile elde edilen sular içme suyu kaynaklarını oluşturmaktadır. Ancak tüketilebilir temiz su kaynakları dünyanın her yerine eşit olarak dağılmış durumda değildir.


Afrika'nın büyük bir kısmında içilebilir temiz su kaynakları konusunda yeterli temin sağlanamamaktadır. Amerika’nın bir kısmı ve Avrupa temiz su kaynakları konusunda şanslı kesimi oluşturmaktadır. Verilere göre Dünya’da pek çok ülke aşırı düzeyde temiz içilebilir su sıkıntısı çekmektedir. 


Ülkeler olarak incelendiğinde en büyük nüfusa sahip Çin ve Hindistan’da küresel ısınma ve kirlilikten dolayı temiz ve içilebilir su olarak çok büyük sorun yaşanmaktadır. Diğer belli başlı en büyük şekilde sorun yaşayan ülkeler ise Meksika, Endonezya, Brezilya, Katar, İsrail, Lübnan, İran, Ürdün, Libya, Kuveyt, Suudi Arabistan, Eritre, Birleşik Arap Emirlikleri, San Marino, Bahreyn, Pakistan, Türkmenistan, Umman ve Botswana’dır. Türkiye ise su sıkıntısı çeken ülkeler arasında 32. sırayı almaktadır. Türkiye'nin bulunduğu 2. kategoride Belçika, Yunanistan, Arnavutluk, Portekiz, İtalya gibi ülkeler yer almaktadır. Saydığımız belli başlı nedenlerden dolayıdır ki eskiden beri Su Savaşları, hatta 3. Dünya Savaşı’nın su kaynaklarının kullanımı ve paylaşımından çıkacağı vb. makaleler okuyoruz.


Türkiye'de temiz içme suyunun büyük bir kısmı akarsulardan elde edilse de yeraltı su kaynaklarından da içilebilir su temin edilmektedir. Temiz su için oldukça fazla kaynağa sahip olmayan ülkemizde barajlar da bir diğer önemli kaynağı oluşturur. Son yıllarda yaşanan plansız ve çevresel etkileri dikkate almayan sanayileşme içme suyu kaynaklarımız olan, nehirlerimizi, göllerimizi ve yer altı sularını kirletmiş ve bu nedenle kentlere temiz su temini her geçen gün daha da zorlaşmıştır. Öyle ki Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki bazı havzalar ile Karadeniz'deki bazı havzalar dışında bütün su kaynakları bu plansız sanayileşme nedeniyle kirlenmiştir. Ergene, Sakarya, Kızılırmak ve Menderes nehirlerindeki kirlenme tarif edilemez bir duruma gelmiştir. Eskiden bu nehirlerin suyu ile içme suyu temin edilen birçok ilde artık musluklardan akan suyu içmenin imkânı kalmamıştır. Peki bu durumda Türkiye’de süreç nasıl işleyecek? Türkiye’nin yıllık ortalama yağış miktarı dünya ortalamasının oldukça altında olduğu için Türkiye gelecekte su kıtlığı yaşayabilecek ülkeler kategorisinde en önlerde yer alıyor. Üç tarafı denizlerle çevrili olan Türkiye, aslında sanıldığı gibi su zengini ülkelerden biri değil. Türkiye’de kullanılabilir su potansiyeli 112 milyar metreküp. Bu rakamın yaklaşık 7 milyar metreküpü içme ve kullanma suyu olarak, 5 milyar metreküpü sanayide, 32 milyar metreküpü de tarımda kullanılıyor. Türkiye’de kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su miktarı 1.519 metreküp civarındayken, 2030 yılında ülkemizde artan nüfus nedeniyle bu rakamın 1.120 metreküp seviyelerine gerilemesi bekleniyor. Küçük ölçekli yerleşim yerlerinde altyapı eksikliği, büyük şehirlerde ise hem altyapı sorunları hem de artan tüketim nedeniyle temiz ve taze su bulmak gün geçtikçe zorlaşıyor.

 


Türkiye’de Ambalajlı Su tüketimine yönelik neler söyleyeceksiniz?
Türkiye ilk ambalajlı PET su ile Pınar firmamızın 1984 yılında çıkardığı ŞAŞAL Su markası ile tanışmıştır. Suyun adı bu yüzdendir ki pek çok insan tarafından ŞAŞAL Su olarak bilinir, anılır. Daha sonra sektör Hayat Su vb. ile büyümesine devam etmiştir. Bu yıl itibari ile; Türkiye’de Ambalajlı Su sektöründe Doğal Kaynak Suyu, Doğal Mineralli Su ve İçme Suyu ruhsatıyla faaliyet gösteren 373 adet tesis bulunmaktadır. Türkiye ambalajlı su tüketimi konusunda Avrupa seviyesine geldi. Kişi başı tüketim 139 litre seviyesine gelen ambalajlı su pazarı Avrupa ortalamasını yakaladı. Türkiye’de ambalajlı su sektörü 5,7 milyar TL’lik cirosu, 11,6 milyar litre su hacmiyle devasa bir pazar haline gelmiş durumda. Ambalajlı Su olarak yıllık kişi başına ortalama tüketimin 63 litre PET ve cam, 76 litre damacana olmak üzere toplam 139 litre düzeylerinde olduğunu tahmin ediliyor.


Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, her yıl olduğu gibi 2021 yılında da su sektöründeki büyümenin devam ettiği görülmektedir. 2021 yılında Türkiye’de su pazarı hacmi %5,6’lık büyüme ile 11,1 milyar litreye ulaşmış ve bu hacmin 6,2 milyar litresi %4,1’lik büyüme ile damacana satış kanalından, 4,9 milyar litresi de %7,5’lik büyüme ile PET satış kanalından gelmiştir. Tonaj olarak damacana toplamının %55’ini, diğer ambalajlı sular ise %45’ini oluşturmuştur. 2021 yılında sektördeki toplam ciro yaklaşık 9,3 milyar TL’ye ulaşmıştır. 2021 yılında TÜİK verilerine göre toplam ihraç edilen ambalajlı su, 385.453 ton ve toplam ciro ise 58.312.674 $’dır. 2022 yılında Türkiye’de su pazarının aynı orantılarda büyümesi beklenilmektedir. İhracat beklentisi de 60-65 milyon Dolar olarak tahmin edilmektedir.


Yüzlerce firmanın yer aldığı, 100 binden fazla insana istihdam sağlayan ve milyonlarca insana hizmet sunan bir sektör olarak ambalajlı su pazarı, sağlıklı bir ekonomik ortam gibi görünüyor. Bilinçli ve sağlıklı yaşam düzeyi arttıkça ambalajlı su tüketimi de yıldan yıla artıyor. Çoğunluğu PET olarak nitelendirilen plastik şişelerin beraberinde cam ambalajlı sular da pazardan belli bir pay almaya başladı.


Şebeke suyu ile ambalajlanmış doğal kaynak suyu arasında ne tür farklar vardır?
Doğal kaynak suyunun şişelenmiş olması, söz konusu kaynak suyuna dolum yapılabilmesi için Sağlık Bakanlığı'nın çok sıkı olan yönetmelik hükümlerine göre ruhsat alındığı, sürekli denetim altında olduğu ve halk sağlığı açısından bir risk taşımadığı yönünde bir güvencenin var olduğu anlamını taşır. Şişelenmiş doğal kaynak suyunda su kaynaktan ilk çıktığı haliyle saf ve temizdir. İlave bir işleme gerek kalmaksızın direkt olarak suyu kaynağından içebilirsiniz. Suyun saflığı ve temizliği yeryüzüne ilk çıkış noktasından yani kaynadığı noktadan, tam otomatik makinelerde şişeye dolumuna kadar olan süreçte çok sıkı kontrol altındadır. Diğer taraftan genel olarak suyun çeşmeye kadar olan yolculuğu farklıdır; çeşme suyunda su kaynakları dereler, nehirler gibi yüzey sularına dönüşmekte ve toplanma havzalarına ya da barajlara gelmektedir. Bu biçimde toplanmış sular muhtelif filtreleme, klorlama ve dezenfeksiyon işlemlerinden geçirildikten sonra su şebeke boruları vasıtasıyla konutlara pompalanmaktadır. Sonuç olarak şişelenmiş doğal kaynak suyu; hijyeni, ambalajı ve markası ile tüketicinin beğenisini ve güvenini kazanmak zorunda olan ticari bir maldır.

 


Ambalajlı Su Sektörü firmalarına yönelik neler söylemek istersiniz?
Ülkemizde sektörün liderleri olarak Nestle-Erikli, Hayat- Danone, Sırma, Damla ve Pınar markalarını sayabiliriz. Bu markalardan Pınar hariç diğerleri tamamen yabancı menşeli şirketlere aittir. Son zamanlarda Arap ülkeleri başta olmak üzere, Japonya ve Azerbaycan gibi ülkelerden pek çok şirketin çalışır tesislerimizi satın aldıkları bilinmektedir. Azerbaycanlı bir firmanın Isparta ilimizde su tesisi kurduğu bilinmekte ve buna benzer yabancı şirketlerin ülkemizde çalışır tesis veya kaynak arayışları da devam etmektedir. Bu şirketler lojistik maliyetlerini düşürmek ve rekabet gücünü artırmak için Türkiye’nin muhtelif bölgelerinde aynı marka ile üretim yapmaktadırlar. Örneğin Sırma markasının Burdur, Sapanca, Bursa ve Nazilli’de Tesisleri, Damla markasının Uludağ, Köyceğiz, Sapanca ve Elazığ’da, Hayat-Danone markasının Pozantı, Sapanca, İzmir, Bursa ve Antalya’da tesisleri bulunmaktadır. Yerli üreticilerimizden Pınar markasının Bursa, Bozdağ ve Isparta’da tesisleri bulunmaktadır.


Bazı marka firmalar ayrıca ülkemizin değişik bölgelerinde bulunan ve iki veya daha fazla su kaynağı bulunan başka marka tesislerde kaynağın birini kendi markalarına ruhsatlandırarak bu tesislerde kendi tesisi gibi su ürettirip o bölgelere satış yapmaktadırlar. Yasa buna müsaade etmektedir. Ruhsatlanmış su fabrikalarını incelediğimizde yerli üreticilerden ulusal marka olma yolunda Pınar Su, Hamidiye Su ve birkaç marka sayabiliriz. Bir kaç firma dışında tam ulusal marka diyebileceğimiz, Türkiye’nin her tarafına hitap eden bir yerli markamız bulunmamaktadır.


Su sektörünün bugünkü durumu ve geleceği hakkında bilgi ve düşüncelerinizi alabilir miyiz?
Su sektörünü 2000 yılından itibaren ele alacak olursak; mevcut su işletmelerine ilaveten pek çok yeni firma faaliyete geçmiş olup, bu fabrikaların yanında mevcut firmalarda kapasite artırımına gitmişlerdir ve bu tarihten itibaren sektörde rekabet ortamı oluşmaya başlamıştır. Özellikle geçtiğimiz yıllarda ülke genelinde baş gösteren ancak İstanbul ve özellikle Ankara gibi büyük kentlerimizde yaşanan su sıkıntısı yeni fabrikalar kurulması yönünde pek çok yatırımlara neden olmuştur. Geldiğimiz bugün de pek çok firma eski teknoloji küçük kapasiteli makinelerini yeni teknoloji ve yüksek kapasiteli makinelerle yenileyerek üretim yapıp, maliyetlerini ciddi anlamda aşağı çekmişlerdir. Kendilerini yenilemeyen ya da yenileyemeyen kuruluşların maliyetleri yüksek olduğundan; rekabet etme şansları azalmış olup, azalmaya da devam edecektir. Su sektöründe teknolojiyi takip edip kendini yenilemeyen, maliyet hesaplarını yapmayan, pazarlamaya, bayisine ve kurumsal çalışmalara önem vermeyen işletmeleri önümüzdeki yıllarda çok daha sıkıntılı günler beklemektedir. Pek çoğunun kapanacağını, satılık duruma gelip, el değiştirme ile karşı karşıya kalacağını veya sadece çok yakın bölgesine hitap edebilen küçük bir işletme olarak kalacağını belirtmek isterim ve gerekli tedbirlerin şimdiden alınmasını da tavsiye ederim. Yukarıda saydığım nedenlerden ötürü bugün pek çok su tesisi satılık duruma gelmiş ya da kapanmıştır. Hızla gelişen ve büyük adımlarla ilerleyen ambalajlı su; önceleri büyük şehirlerde tüketilirken, artık günümüzde ülkemizin en ücra köylerinde bile kullanılır duruma gelmiştir. Bu nedenledir ki, sektörün geleceğinin planlı ve doğru yatırım yapan ve yapacak firmalar için parlak olduğunu söyleyebilirim.


Pandemi dönemi sektörü etkiledi mi?
Elbette ciddi anlamda etkiledi. Şöyle ki; sokağa çıkma yasakları, otobüs, tren ve uçak seferlerinin yapılmaması, düğün, nişan, konserlerin, fuarların, toplantıların yapılamaması ya da kısıtlamalar yapılması, spor müsabakalarının ertelenmesi ve daha sonra seyircisiz yapılması, okulların kapalı kalması, restoranların ve pek çok işyerinin belli süreler kapalı kalması gibi pek çok örnek verebileceğimiz nedenlerle özellikle küçük ambalajlı sulardan 0,33-0,5 ve 1,5 litre su satışlarında ciddi anlamda düşüşler olmuştur. Fakat 5 litre ve üzeri ambalajlı suların satışlarında ciddi oranda artışlar olmuştur. Pek çok şirket özellikle 5 litre hatlarını 3 vardiya çalıştırmalarına rağmen taleplere cevap vermekte güçlük çekmişlerdir. Diğer taraftan Bardak Su satışlarında çok büyük bir artış gözlenmiş olup, bardak suya olan talebin devam edeceğini düşünmekteyim. Ayrıca Pandemi döneminde Dünya’da plastik hammadde üretiminin azalması 1 yılda fiyatların 2 katından fazla yükselmesine bağlı olarak üretim maliyetlerinin yükselmesine ve bazen de hammadde temininde zorluklar yaşanmasına neden olmuştur.


Akaryakıt fiyatlarındaki artışlar su sektörünü nasıl etkiledi?
Elbette çok olumsuz etkiledi, sadece akaryakıt zamları değil Dünya’daki petrol fiyatlarının yükselmesi PET Su Preform ve 19 Litre Polikarbonat Damacana fiyatlarının da çok yükselmesine neden oldu. Ayrıca işçilik, enerji ve genel giderlerde de oldukça etkisi oldu. Özellikle 19 litre damacanada boş/dolu nakliye olması nedeniyle damacananın bir de evlere dağıtım yakıt gideri de hesaplandığında fiyatları çok olumsuz şekilde etkilemiş olup, bazı damacana satış noktaları evlere hizmet vermek yerine “GEL AL” şeklinde satış politikaları geliştirdiler. 


Ayrıca, su sektöründe her gün artan maliyetlere ek olarak bazı yasal düzenlemelerle birlikte çevresel açıdan faydalı olacağına şüphemizin olmadığı GEKAP (Geri Kazanım Katılım Payı) Uygulaması başlamıştır. Yönetmelik ekinde de belirtildiği üzere ürün hacimlerine ve ambalajda kullanılan malzemeye bağlı olarak adet başına GEKAP tutarları verilmiştir. Bu tutarlar, 2022 yılı Ocak-Aralık ayları arasında uygulanan fiyatlar ile artmış olup, üreticiye halihazırda artmış olan hammadde fiyatları ile birlikte fazlası ile ek maliyetler doğurmaktadır. Bu konuda SUDER ve SUSAD derneklerimizin Bakanlıkla görüşmeleri olduklarını izliyoruz.


Bu arada fiyatların çok yükselmesi bazı ev/işyeri tüketim alanları damacana su kullanmaktan vazgeçtikleri bayilerle yaptığımız görüşmelerde söylenmekte ve bunların pek çoğunun arıtma cihazı kullanımına döndükleri gözlenmektedir. Ülkemizde satılan pek çok arıtma cihazı suyun içerisindeki mineralleri alarak saf suya dönüştürmektedir. Şebeke suyunun kirlilik yüküne bağlı olarak kullanıcıların arıtma sistemlerindeki filtre ömürleri değişebileceği gibi, filtre değişim süreleri de bu parametrelere bağlı olarak değişmektedir. Bu cihazların filtrelerinin gerekli zamanlarda temizliği yapılmadığında biyofilm adı verilen, mikroorganizmaların bulundukları yüzeye ve birbirine yapışmasıyla oluşan tabaka meydana gelir ve ters yıkama yapılmadığı sürece filtrelerde tıkanmalar oluşur. Bu tıkanmalar ise filtrelerde patlamaya sebebiyet verebilir. Bunun sonucunda arıtmadan bir verim alamadığınız gibi, şebeke suyundan mikrobiyolojik açıdan neredeyse farkı kalmayan su içebilirsiniz.


Ayrıca, filtrelerin ve filtrelerde kullanılan materyallerin çoğunluğunun pandeminin merkezi Çin’den gelmekte olduğu bilinmiyor. Bu bilgi noksanlığı ve bilinçsiz kullanımlar yüzünden önümüzdeki ay/ yıllarda su arıtma cihazları kullanan tüketiciler içinde bazı hastalıklara neden olabilecektir. 


Sektöre yatırım yapan firmaların yatırım aşamasında yaptıkları hatalar neler?
“Su sektöründe işe başlarken danışmanlık hizmeti almamaları, yanlış yatırım tercihinde bulunmaları, profesyonel ekiple çalışmamaları, yeterli fizibilite çalışması ve bütçeleme yapılmaması, marka planı oluşturmamaları ve reklam bütçesi hazırlanmaması, bayilik sürecinin doğru yürütülememesi, rakipler ve teknolojinin takip edilmemesi gibi süreçler yatırımların olumsuz sonlanmasına sebep oluyor.” Pek çok yatırımcı yatırım yapmadan önce, bu yatırımın maliyetini, pazardaki payı ne olur ve karlılığını vb. ortaya çıkartacak fizibilite raporlarını hazırlamıyor. “Allah'ın suyu değil mi? Doldur doldur sat!” mantığı ile sektöre adım atan arkadaşlarımız, daha “Bayilik nedir? Kurumsal çalışma nedir? Hangi çeşitler hangi kapasiteli makinelerde üretilecek, üretim miktarları hedef pazara yetiyor mu? Fazla mı geliyor? Pazarın büyüklüğü nedir? Bu pazardaki rakipler ne yapmış? Pazardan ne pay alabilirim vb.” sorularına cevap bulmadan yatırıma başlıyor. Hatalar zinciri inşaat projesi ile başlıyor, gereksiz çok çok büyük su deposu, yanlış ürün çeşidi ile başlayan sorunlar yanlış makine yatırımlarıyla devam ediyor, inşaatı bitiriyor, ana makineyi alıyor (Genelde 2. el makine alarak), diğer makine ve ekipmanlar, kompresör, filtrasyon, ozonlama vb işletme sermayesi hesabı, çalışan insan sayısı, enerji maliyeti vb., yapılmadığı için paraları yetmiyor veya belli bir yatırımı yaptıktan sonra bu işi iyi araştırmadan girdiğini fark ediyor ve yatırımı tamamlayamıyor; ama maalesef tesis o halde yarım kalıp, uzun yıllar ortak aramak için bekliyor ya da o güzel hevesi yarıda kalıp tesisi satmak yada kapatmak zorunda kalıyor.


Diğer yapılan bir yanlışlık ise mevcut debi (yaz kış değişkenliği nedir?) ve debinin geleceği hakkında uzman kişi ve kuruluşlara hiçbir araştırma ve hesaplama yaptırmadan yüksek bedelle yatırım yapıyorlar; zaman içerisinde debi azalınca makinelerini çalıştıramaz duruma geliyorlar. Bugün için debi probleminden dolayı çalışmayan tesisler bulunmaktadır. Ayrıca yatırımcının öncelikli olarak belirlemesi gereken kış şartlarında ulaşım sorunu oluyor mu, hitap edeceği pazara uzaklığı nedir, enerji problemi var mı ve ulaşım yolunun ağır vasıtaların gelip gitmesine uygun olup olmadığını araştırmadığından bu sorunlar yatırım yaptıktan sonra karşısına çıkıyor ve daha sonra büyük sorunlarla karşı karşıya kalınıyor. Kısaca, işe başlarken danışmanlık hizmeti almamaları, yanlış yatırım tercihinde bulunmaları, profesyonel ekiple çalışmamaları, yeterli fizibilite çalışması ve bütçeleme yapılmaması, marka planı oluşturmamaları ve reklam bütçesi hazırlanmaması, bayilik sürecinin doğru yürütülememesi, rakipler ve teknolojinin takip edilmemesi gibi süreçler yatırımların olumsuz sonlanmasına sebep oluyor. Su sektöründeki yatırımlar çok büyük yatırımlar. Bilinen yabancı marka makineler haricinde bazı ülkelerden ucuz olduğu sanılarak ithal edilen makine ve ekipmanları alan firmalar bu makineleri teknik servis, yedek parça, sürekli arıza vb. nedenlerle çalıştıramayıp hurda fiyatına sattıkları sektördeki pek çok kişi ve firmalar tarafından bilinmektedir. Sektörümüzde de pek çok yatırımcı tarafından araştırma yapılmadan yapılan yanlış yatırımların ve yanlış yönlendirmelerin karşısında doğru yatırım yapmaları, fizibilite raporlarını hazırlamaları, yasaya uygun şekilde kaptaj ve isale hatlarının çekilmesinden en uygun alanları ve en uygun şekilde projelerini oluşturup bölgesindeki pazar durumuna göre girmesi gereken ürün çeşitliğinin belirlenmesi, bütçesine göre en uygun alternatifli makine seçeneklerimizle yatırımcımızın sıfır hatasız yatırıma yönlenmeleri gerekiyor.


Yatırım yaparken dikkat etmeleri gereken önemli konular:
1. Aşamada;
Sektöre girme amacınız, sektörden beklentileriniz, yatırım bütçeniz, hedef pazarınız, ürün çeşitliliğiniz, ulaşım, kış yol şartları, enerji durumu, teknik ve işçi olarak çalışacak personel, idari personel durumu, su kalitesi, su debisinin mevcut ve oluşabilecek küresel ısınma, kuraklıktan dolayı ileride olabilecek durumu, fabrika kurulacak arsasının m2'si, debiye olan uzaklık, kaynak ile ilgili ilerde kaynak yakınındaki köylü vatandaşlarla bir sorun yaşanıp yaşanmayacağı, lojistik sorunu olup olmadığı vb. hakkındaki bilgileri edindikten sonra; uzman kadro ile değerlendirme yapmaları,
2. Aşamada; Hazırlanan raporun olumlu tarafı ağır basıyor ise; bütçesi ve istediği ürün çeşitliliğine göre alternatifli ve ileride kapasite artırımlarında ilave masraflar oluşturmayacak şekilde komple projeler, inşaat yapımı, komple makine ve ekipmanları, bağlantıları, montajı, deneme üretimi, komple kaptaj isale hattı çekimi, su deposu, maslakları ve ruhsatı almak kaydıyla bütçeye uygunluğu.
3. Yukarıda yapılan hatalar kısmındaki sayılan hatalara düşmemeleri.


Sektördeki yerli ve yabancı makineler hakkında düşüncelerinizi alabilir miyiz?
Bize de en çok sorulan soru bu. Sektördeki büyümeler hızla devam ederken 2000 yılından önceki tesislerdeki makinelerin pek çoğu yabancı menşeili, fakat 2000 yılından sonra yerli makine üreticilerimiz de sürekli kendilerini yenileyerek, büyüyerek çalışmalarına devam ettiler ve halende sürekli kendi teknolojilerini AR-GE çalışmalarını geliştirerek devam ettirtiyorlar. Bugün pek çok yerli makine üreticisi firmamızın makineleri yabancı menşeili makinelerle eşdeğer duruma gelmiştir. 2000 yılları öncesi çok yüksek bedellerle ithal etmekte olduğumuz makineleri bugünlerde yerli makine üreticilerimizin ihraç eder duruma gelmesi teknik servis kalitesi, fiyat rekabetinin oluşması vb. bizleri sevindirmektedir. Buna paralel olarak yabancı makine üreticileri de kendi teknolojilerini sürekli olarak yenileyip geliştirmektedirler. Yatırımcı açısından bakacak olursak, en önemli unsurun makine kapasitesi, kalitesi, fiyatı yanında yedek parça fiyat uygunluğu, bulunurluğu ve verdikleri teknik servis hızlılığı ve yatırım finans imkânlarının göz önünde bulundurulması olduğunu söyleyebiliriz. Yerli makine üreticilerinden Dolum, Paketleme (shrink), Etiketleme, Kompresör ve Bardak su makine üreticilerimiz dünya standartlarında üretim yapan makineler üretmekte ve pek çoğu da ürünlerini yurt dışına ihraç etmektedirler. Özellikle 0,33- 0,5- 1,5 litre şişirme makinelerinde yüksek kapasiteli üretim yapan makinelerin tamamına yakını yurt dışından alınmaktaydı. Fakat son zamanlarda yerli makine üreticisi firmalarımız da yabancı iyi marka olarak bilinen makinelere eşdeğer yüksek kapasiteli 0,33- 0,5 ve 1,5 litre şişirme makineleri üretiminde kendilerini sürekli geliştirmiş (AR-GE) ve yüksek kapasiteli makineleri üretecek duruma gelmiş olmaları sektörümüz ve ülke ekonomisi yönünden sevindirici çok güzel bir gelişmedir.


Su sektöründe bu kadar firma varken rekabetin arttığı bu ortamda firmalara önerileriniz nelerdir?
Sektörde bilinçli yatırım yapan yerli ve yabancı firmalar var ve bu firmaların ülkemizin muhtelif bölgelerinde aynı isim altında fabrika sayılarını artırdıkları, bazı fabrikalara ortak olmaları ve şu anda değişik bölgelerde kaynak suyu veya hazır kurulu fabrikalar aradıklarını belirtmiştik. Bu şirketler yeni yatırımlarında yukarıda bahsettiğimiz şekilde bilinçli ve yüksek kapasiteli makinelerle yatırım yapmaktadırlar; dolayısıyla diğer mevcut şirketlerin bir an önce eski teknoloji ve küçük kapasiteli makinelerden vazgeçerek kurumsal alt yapı çalışmalarını da tamamlayıp, yüksek kapasiteli makinelerle üretim yapıp, maliyetlerini düşürüp, rekabet güçlerini artırmalarını öneririm. Ayrıca finans imkanları olan firmaların ülkemizin değişik bölgelerinde aynı markaları ile 2. ve 3. tesislerini kurmalarını, hatta son akaryakıt fiyatlarının çok yükselmesi nedeniyle taşıma giderlerini düşürme, rekabet gücünü artırma anlamında bu sayıyı daha da artırmalarını, Türkiye genelinde su fabrikalarının bulundukları bölge veya şehir olarak bakıldığında bazı bölge ve şehirlerde su tüketiminin fazla olmasına rağmen su fabrikası sayısı ve kapasitelerinin yetersiz olduğu görülmektedir. Bu şehirlerin tespit edilerek buralara lojistik maliyetlerini düşürerek yatırım yapılmasını öneririm (Örneğin; Konya, Karaman, Aksaray, Niğde, Nevşehir, Gaziantep, Mersin, İzmir, Trakya bölgesi).


PET su üretiminde üretim koli maliyetlerini düşürmek için özellikle şişirme makinelerinin yeni alacakları makinelerde düşük gramajlı preform kullanmasına dikkat etmeleri ve mevcut makinelerini de daha düşük gramaj preform çalışacak şekilde çalışmalar yapmasını öneririm. Ayrıca gramaj düşürülmesi suretiyle kullanılan hava ve elektrikten de tasarruf sağlanacaktır. Bugün pek çok firmanın bu konu ile ilgili çalışma ve araştırmaları devam etmektedir.


Bütün makinelerini yüksek üretim verimliliği içinde çalıştırmalarını, makine bakımlarını zamanında yaptırmalarını, yedek parça bulundurmalarını, teknik ekiplerini, pazarlamalarını ve bayi ağlarını doğru oluşturmalarını, bayilerini piyasa gerçeğine göre korumalarını ve spot piyasaya ürün satmamalarını önemle vurgularım. Pazarda birkaç yıldır pay almaya çalışan cam şişe su yaklaşık %3 ila + gibi bir pazardan pay almayı başarmasına rağmen cam şişe temininde yaşanan sorunlar, cam fiyatlarındaki aşırı fiyat yükselmesi ve cam suyun PET suya göre daha bir ağırlığı nedeniyle navlun fiyatlarındaki artıştan dolayıdır ki; bazı firmaların cama alternatif olarak daha gösterişli Premium PET Şişe üretimlerine geçtiği izlenmektedir. Bu çalışmalar da cam su piyasasını biraz geriletecektir. Ayrıca sektördeki yeni gelişmeleri sürekli izleyerek (fuar, piyasa, bayi istek ve talepleri) takip etmelerini, ürün çeşitliliğinin tam olmasını, sektördeki her türlü yeniliği takip etmelerini, marka çalışmalarına önem vermelerini ve markalarını ön plana çıkartmak için yıllık belli bir bütçe ayırmalarını ve yoksa marka tescillerini mutlaka yaptırmalarını öneririm. Su sektörü bilinçli şekilde yapılmış doğru makine yatırımlarıyla, kurumsal bir çalışma yapısına uygun bir ekiple ve doğru bayi seçimleriyle ülkemizde meydana gelen krizlerden etkilenmeden ve rekabetten zarar görmeden atlatan sektörlerden biri olacaktır. Ayrıca ihracata önem vermelerini şirketlerinde ihracat departmanlarını oluşturmalarını öneririm. Rekabetin bu kadar çok olduğu sektörümüzde her yönüyle hijyen çalışmalarını ön planda tutmalarını öncelikli görev bilinci olarak yerleştirmelerini dilerim.


Vermiş olduğunuz bilgiler için teşekkür eder, çalışmalarınızda başarılar dileriz.

 

 

DİĞER RÖPORTAJLAR