RÖPORTAJLAR

Su sektöründe ismi başarılı yönetici olarak sıkça bahsedilen Faik Karadeniz kimdir, sizi tanıyabilir miyiz?
1991 yılının başından bugüne kadar su sektörünün içinde 4 değişik firmada (Beysu, Karacapınar, Kuzuluk Maden Suyu, Burç Su) genel müdürlük görevlerinde bulundum. 2015 yılı başlarında gördüğüm lüzum üzerine, bilgi ve deneyimlerimi su sektöründe yer alan veya alacak olan firmalarla paylaşmak, onlara yardımcı olmak amacıyla kendi alanında profesyonel, uzman bir kadro oluşturarak danışmanlık hizmeti vermeye başladım. Önel Mühendislik olarak içecek sektöründeki her türlü yatırım çalışmasında uzman ekibimizle hizmet vermekten onur duyuyoruz.


“Dünyada ve Türkiye’de temiz su kaynakları hızla azalıyor. Sizin bu konuda söylemek istediklerinizi alabilir miyiz?
"Dünyada herkese yetecek kadar kaynak var, ancak herkesin hırsını karşılamaya yetecek kadar değil"Mahatma Gandhi Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 1993 yılında, dünya genelinde giderek büyüyen temiz su sorununa dikkat çekmek için 22 Mart tarihini "Dünya Su Günü" olarak ilan etti. 


İçilebilir su kaynaklarının korunması ve çoğaltılması konusunda somut adımlar atılmasını teşvik etmek amacıyla ilan edilen “Dünya Su Günü” bu yıl 25. yaşına girdi. Birleşmiş Milletler, bu yıl ‘Dünya Su Günü’nün temasını “atık su” olarak belirledi. Bunun nedeni, atık suları arıtma ve geri kazanma konularına dikkat çekmek, bu oranın artırılmasını sağlamak. Şu anda dünya üzerinde atık suların yaklaşık %80’i hiçbir arıtmaya tabi tutulmadan doğaya geri veriliyor. Dünya Sağlık Örgütü'nün verilerine göre yılda yaklaşık 843 bin insan güvenli olmayan su kullanımı nedeniyle yaşamını yitiriyor. Halen 663 milyon insan güvenli suya ulaşamıyor ve kolera, dizanteri, tifo gibi birçok hastalık riski ile karşı karşıya kalıyor. Özellikle gelişmekte olan ülkelerin büyük kentlerinde su sıkıntısı yaşanıyor, çözüm ise atık suların tekrar kullanımı. Yine Dünya Sağlık Örgütü'nün verilerine göre, suları arıtarak güvenli su hale getirmenin maliyeti, güvenli olmayan su kullanımdan kaynaklanan sağlık sorunlarının maliyetinden daha düşük. Dünya yüzeyindeki mevcut suyun %1’inden daha az bir kısmı ekosistem ve insan kullanımına elverişli olan tatlı su kaynaklarından oluşuyor. 


Su kaynaklarının yaklaşık %70’i tarımda, %19’u sanayide kullanılıyor. Evsel kullanım ise %11. Şu an 1,4 milyar insan temiz su kaynaklarından yoksun. Hızlı nüfus artışı, iklim değişikliğine bağlı olarak değişen yağış modelleri ve küresel ısınma gibi nedenlerle tatlı su kaynakları her geçen yıl azalıyor. 2030 yılında, dünyada su ihtiyacının yaklaşık %50 oranında artacağı tahmin ediliyor. 2050'ye kadar dünyada su talebinin yüzde 55 artış göstermesi bekleniyor. Buna karşılık nüfus artışı ve küresel ısınma nedeniyle tatlı su kaynakları giderek azalıyor. 


Dünyanın %70'i suyla kaplı ve bu suyun miktarı 1.386.000.000 kilometre küp. Bu miktar değişmediği halde su sorunu neden kaynaklanıyor? Bu suyun yüzde 97,5'i tuzlu su olduğundan insan tüketimine uygun değil. Hem dünya nüfusu hem de sıcaklığı arttığı için tatlı su sorunu yaşanıyor. 2000 ile 2050 yılları arasında suya olan talebin yüzde 55 artış göstermesi bekleniyor. Tatlı suyun yüzde 70'i tarımda kullanılıyor. Artan nüfusu beslemek için gıda üretimi 2035'e kadar yüzde 69 artacak. Ayrıca elektrik enerjisi üretiminde soğutucu olarak da su kullanılıyor ve bu enerjinin yüzde 20 oranında artması bekleniyor. 


İklim değişikliği sebebiyle yağışların düzensizleşmesi ve yeraltı su kaynaklarının gittikçe azalması dünyada yaşanacak olan su kıtlığının en büyük sebepleri arasında yer alıyor. 2030 yılında su sıkıntısı çekmesi beklenen ülkeler arasında Türkiye de bulunuyor. Son 100 yılda dünyada su tüketimi 10 kat artarken, kişi başına düşen su miktarı yarı yarıya azaldı. Sanayileşme, çarpık kentleşme, nüfus artışı ve atık su sorunu nedeniyle temiz suya ulaşmak gittikçe zorlaşırken, dünya nüfusunun yüzde 20’si içilebilir temiz sudan mahrum. Dünyada 748 milyon kişi, bir başka deyişle her 10 kişiden biri güvenilir suya erişemiyor. 


Dünya yüzeyine baktığımızda su kaynaklarının ancak %1'lik kısmı içilebilir temiz su olarak nitelendirilecek özelliklere sahiptir. ''Bu içilebilir temiz su kaynakları nelerdir?'' sorusu gelebilir aklınıza. Dünyada içilebilir temiz su kaynaklarının büyük bölümünü yer altı su kaynakları oluşturmaktadır. Bunun yanında buzullar yeryüzündeki tatlı su kaynağının büyük bir çoğunluğunu oluşturmasına rağmen kullanılabilir nitelikte değildir. Tatlı su göllerinden ve akarsulardan elde edilen sularla, yapılan barajlarla, yer altı sularından arıtma ile elde edilen sular, içme suyu kaynaklarını oluşturmaktadır. Ancak tüketilebilir temiz su kaynakları dünyanın her yerine eşit olarak dağılmış durumda değildir. Afrika'nın büyük bir kısmında içilebilir temiz su kaynakları konusunda yeterli temin sağlanamamaktadır. Bunun yanında buzullar temiz su kaynaklarının büyük çoğunluğunu oluşturmasına rağmen kullanımı mümkün değildir. Amerika ve Avrupa temiz su kaynakları konusunda şanslı kesimi oluşturmaktadır.


Türkiye'de temiz içme suyunun büyük bir kısmı akarsulardan elde edilse de yeraltı su kaynaklarından da içilebilir su temin edilmektedir. Temiz su için oldukça fazla kaynağa sahip ülkemizde barajlar da bir diğer önemli kaynağı oluşturur. Son yıllarda yaşanan plansız ve çevresel etkileri dikkate almayan sanayileşme, içme suyu kaynaklarımız olan nehirlerimizi, göllerimizi ve yer altı sularını kirletmiş ve bu nedenle kentlere temiz su temini her geçen gün daha da zorlaşmıştır. Öyle ki Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki bazı havzalar ile Karadeniz'deki bazı havzalar dışında bütün su kaynakları bu plansız sanayileşme nedeniyle kirlenmiştir. Ergene, Sakarya, Kızılırmak ve Menderes nehirlerindeki kirlenme tarif edilemez bir duruma gelmiştir. Eskiden bu nehirlerin suyu ile içme suyu temin edilen birçok ilde artık musluklardan akan suyu içmenin imkânı kalmamıştır.


Bu durumda Türkiye’de süreç nasıl işleyecek?
Türkiye’nin yıllık ortalama yağış miktarı, dünya ortalamasının oldukça altında olduğu için Türkiye gelecekte su kıtlığı yaşayabilecek ülkeler kategorisinde en önlerde yer alıyor. Üç tarafı denizlerle çevrili olan Türkiye, aslında sanıldığı gibi su zengini ülkelerden biri değil. Türkiye’de kullanılabilir su potansiyeli 112 milyar metreküp. Bu rakamın yaklaşık 7 milyar metreküpü içme ve kullanma suyu olarak, 5 milyar metreküpü sanayide, 32 milyar metreküpü de tarımda kullanılıyor. Türkiye’de kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su miktarı 1.519 metreküp civarındayken, 2030 yılında ülkemizde artan nüfus nedeniyle bu rakamın 1.120 metreküp seviyelerine gerilemesi bekleniyor. Küçük ölçekli yerleşim yerlerinde altyapı eksikliği, büyük şehirlerde ise hem altyapı sorunları hem de artan tüketim nedeniyle temiz ve taze su bulmak gün geçtikçe zorlaşıyor. 


Türkiye’deki ambalajlı su tüketimine yönelik olarak neler söylemek istersiniz?
Türkiye ambalajlı su tüketimi Avrupa seviyesine geldi. Kişi başı tüketim 149 litre seviyesine gelen ambalajlı su pazarı Avrupa ortalamasını yakaladı. Türkiye’de ambalajlı su sektörü 5,7 milyar TL’lik cirosu, 11,6 milyar litre su hacmiyle devasa bir pazar haline gelmiş durumda. Ambalajlı su olarak yıllık kişi başına ortalama tüketimin 68 litre PET ve cam, 81 litre damacana olmak üzere toplam 149 litre düzeylerinde olduğu biliniyor. Sektörün 60-70 milyon dolar arası da bir ihracatı bulunuyor, yani neredeyse yüzde 90 düzeyinde cirosu iç pazardan kaynaklı bir sektör.


Su ihracatında Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, 2017'de 408 bin ton ambalajlı su ihracatı gerçekleştirildi. Toplam ciro ise 64 milyon doların üzerinde gerçekleşmişti. 2017 yılında ihraç edilen ambalajlı su, yaklaşık 448 bin ton ve 70 milyon dolar. TÜİK verilerine göre, Mayıs 2018 itibarıyla Türkiye olarak İngiltere'den Dubai'ye, Hollanda'dan Birleşik Arap Emirlikleri'ne kadar 70 ülkeye ambalajlı su ihracatı gerçekleştirildi. Sektör geçen yıl da büyümesini sürdürdü. Ambalajlı su pazarı, 2017 yılında yaklaşık yüzde 3'lük büyümeyle 11,6 milyar litreye ulaştı. 


Yüzlerce firmanın yer aldığı, 100 binden fazla insana istihdam sağlayan ve milyonlarca insana hizmet sunan bir sektör olarak ambalajlı su pazarı, sağlıklı bir ekonomik ortam gibi görünüyor.Bilinçli ve sağlıklı yaşam düzeyi arttıkça, ambalajlı su tüketimi de yıldan yıla artıyor. Çoğunluğu PET olarak nitelendirilen plastik şişelerin beraberinde cam ambalajlı sular da pazardan belli bir pay almaya başladı.


Şebeke suyu ile ambalajlanmış doğal kaynak suyu arasında ne tür farklar var?
Doğal kaynak suyunun şişelenmiş olması, söz konusu kaynak suyuna dolum yapılabilmesi için Sağlık Bakanlığı'nın çok sıkı olan yönetmelik hükümlerine göre ruhsat alındığı, sürekli denetim altında olduğu ve halk sağlığı açısından bir risk taşımadığı yönünde bir güvencenin var olduğu anlamını taşır. 


Şişelenmiş doğal kaynak suyunda su, kaynaktan ilk çıktığı haliyle saf ve temizdir. İlave bir işleme gerek kalmaksızın direkt olarak suyu kaynağından içebilirsiniz. Suyun saflığı ve temizliği yeryüzüne ilk çıkış noktasından yani kaynadığı noktadan, tam otomatik makinelerde şişeye dolumuna kadar olan süreçte çok sıkı kontrol altındadır. Diğer taraftan genel olarak suyun çeşmeye kadar olan yolculuğu farklıdır; çeşme suyunda su kaynakları dereler, nehirler gibi yüzey sularına dönüşmekte ve toplanma havzalarına ya da barajlara gelmektedir. Bu biçimde toplanmış sular muhtelif filtreleme, klorlama ve dezenfeksiyon işlemlerinden geçirildikten sonra su şebeke boruları vasıtasıyla konutlara pompalanmaktadır. Sonuç olarak şişelenmiş doğal kaynak suyu; hijyeni, ambalajı ve markası ile tüketicinin beğenisini ve güvenini kazanmak zorunda olan ticari bir maldır.


Ülkemizdeki ambalajlı su sektörü firmalarına yönelik neler söylemek istersiniz?
Ülkemizde sektörün liderleri olarak Nestle-Erikli, Hayat- Danone, Sırma, Damla ve Pınar markalarını sayabiliriz. Bu markalardan Pınar hariç diğerleri tamamen yabancı menşeli şirketlere aittir. Son zamanlarda Arap-Katar şirket ortaklığı, Japonya kökenli bir firmanın mevcut çalışan tesisi aldıkları, Azerbeycan’lı bir firmanın Isparta ilimizde su tesisi kurduğu bilinmekte ve buna benzer yabancı şirketlerin ülkemizde çalışır tesis veya kaynak arayışları da devam etmektedir. Bu şirketler lojistik maliyetlerini düşürmek ve rekabet gücünü artırmak için Türkiye’nin muhtelif bölgelerinde aynı marka ile üretim yapmaktalar. Örneğin; Sırma markasının Burdur, Sapanca, Bursa ve Nazilli’de Tesisleri, Damla markasının Uludağ, Köyceğiz, Sapaca ve Elazığ’da, Hayat-Danone markasının Pozantı, Sapanca, İzmir, Bursa ve Antalya’da tesisleri bulunmaktadır. Yerli üreticilerimizden Pınar markasının Bursa, Bozdağ ve Isparta’da tesisleri bulunmaktadır. 


Bazı marka firmalar ayrıca ülkemizin değişik bölgelerinde bulunan ve iki veya daha fazla su kaynağı bulunan başka marka tesislerde kaynağın birini kendi markalarına ruhsatlandırarak bu tesislerde kendi tesisi gibi su ürettirip, o bölgelere satış yapmaktadırlar. Yasa buna müsaade etmektedir. Ruhsatlanmış su fabrikalarını incelediğimizde yerli üreticilerden ulusal marka olma yolunda Pınar Su, Hamidiye Su ve birkaç marka sayabiliriz. Bir iki firma dışında tam olarak ulusal marka diyebileceğimiz, Türkiye’nin her tarafına hitap eden yerli bir markamız yoktur. 


Su sektörünün bugünkü durumu ve geleceği hakkında düşüncelerinizi alabilir miyiz?
Su sektörünü 2000 yılından itibaren ele alacak olursak; mevcut su işletmelerine ilaveten pek çok yeni firma faaliyete geçmiş olup, bu fabrikaların yanında mevcut firmalar da kapasite artırımına gitmişlerdir ve bu tarihten itibaren sektörde rekabet ortamı oluşmaya başlamıştır. Özellikle geçtiğimiz yıllarda ülke genelinde baş gösteren ancak İstanbul ve özellikle Ankara gibi büyük kentlerimizde yaşanan su sıkıntısı, yeni fabrikalar kurulması yönünde pek çok yatırımlara neden olmuştur. Geldiğimiz bugünde pek çok firma eski teknoloji küçük kapasiteli makinelerini yeni teknoloji ve yüksek kapasiteli makinelerle yenileyerek üretim yapıp, maliyetlerini ciddi anlamda aşağı çekmişlerdir. Kendilerini yenilemeyen ya da yenileyemeyen kuruluşların maliyetleri yüksek olduğundan dolayı rekabet etme şansları azalmış olup, azalmaya da devam edecektir.


Su sektöründe teknolojiyi takip edip, kendini yenilemeyen, maliyet hesaplarını yapmayan, pazarlamaya, bayisine ve kurumsal çalışmalara önem vermeyen işletmeleri önümüzdeki yıllarda çok daha sıkıntılı günler beklemektedir. Pek çoğunun kapanacağını, satılık duruma gelip, el değiştirme ile karşı karşıya kalacağını veya sadece çok yakın bölgesine hitap edebilen küçük bir işletme olarak kalacağını belirtmek isterim ve gerekli tedbirlerin şimdiden alınmasını da tavsiye ederim. Yukarıda saydığım nedenlerden dolayı bugün pek çok su tesisi satılık duruma gelmiştir. Hızla gelişen ve büyük adımlarla ilerleyen ambalajlı su; önceleri büyük şehirlerde tüketilirken, artık günümüzde ülkemizin en ücra köylerinde bile kullanılır duruma gelmiştir. Bu nedenledir ki, sektörün geleceğinin planlı ve doğru yatırım yapan ve yapacak firmalar için parlak olduğunu söyleyebilirim. 


Sektöre yatırım yapan firmaların yatırım aşamasında yaptıkları hatalar nelerdir?
Pek çok yatırımcı yatırım yapmadan önce, bu yatırımın maliyetini, pazardaki payını ve karlılığını vb. ortaya çıkartacak fizibilite raporlarını hazırlamıyor. “Allah'ın suyu değil mi! doldur doldur sat!” mantığı ile sektöre adım atan arkadaşlarımız, daha “Bayilik nedir? Kurumsal çalışma nedir? Hangi çeşitler, hangi kapasiteli makinelerde üretilecek, üretim miktarları hedef pazara yetiyor mu, fazla mı geliyor? Pazarın büyüklüğü nedir, bu pazardaki rakipler ne yapmış, pazardan ne pay alabilirim vb.” sorularına cevap bulmadan yatırıma başlıyor. Hatalar zinciri inşaat projesi ile başlıyor, gereksiz çok çok büyük su deposu, yanlış ürün çeşidi ile başlayan sorunlar yanlış makine yatırımlarıyla devam ediyor, inşaatı bitiriyor, ana makineyi alıyor, diğer makine ve ekipmanlar, kompresör, filtrasyon, ozonlama vb. işletme sermayesi hesabı yapılmadığı için paraları yetmiyor veya belli bir yatırımı yaptıktan sonra bu işe iyi araştırmadan girdiğini fark ediyor ve yatırımı tamamlayamıyor ama maalesef tesis o halde yarım kalıp, uzun yıllar ortak aramak için bekliyor ya da o güzel hevesi yarıda kalıp, tesisi satmak zorunda kalıyor. 


Diğer yapılan bir yanlışlık ise mevcut debi (yaz-kış değişkenliği nedir?) ve debinin geleceği hakkında uzman kişi ve kuruluşlara hiçbir araştırma ve hesaplama yaptırmadan, yüksek bedelle yatırım yapıyorlar; zaman içerisinde debi azalınca makinelerini çalıştıramaz duruma geliyorlar. Bugün için debi probleminden dolayı çalışmayan tesisler bulunmaktadır. Ayrıca yatırımcının öncelikli olarak belirlemesi gereken kış şartlarında ulaşım sorunu oluyor mu, hitap edeceği pazara uzaklığı nedir, enerji problemi var mı ve ulaşım yolunun ağır vasıtaların gelip gitmesine uygun olup olmadığını araştırmadığından bu sorunlar yatırım yaptıktan sonra karşısına çıkıyor ve daha sonra büyük sorunlarla karşı karşıya kalınıyor. 


Son olarak da yukarıda saydığımız sorunların tamamının araştırmasını yaptırıyorlar, fakat bu kez makine seçimleri aşamasında yapılan makine ve ekipmanlarının yanlış seçiminden dolayı zaman içerisinde büyük sorun ve masraflar ortaya çıkıyor. Şöyle ki, ilerideki yatırımlar planlanmadığı için gerek inşaatını gerekse trafosunu, ozonlamasını, filtrasyon ve kompresörünü ilk yatırımındaki makine kapasitesine göre aldığından dolayı sonraki kademe kademe yaptıkları kapasite artırımlarında ilave inşaat, kompresör, ozonlama makinesi, filtrasyon, trafolarını ya yeniliyorlar ya da ilave yeni ekipmanlar ekleyerek yatırımlarını devam ettiriyorlar. Burada çalışan insan sayısı, enerji maliyeti vb. arttığından dolayı rekabet güçleri de ona göre azalıyor. 


Kısaca, işe başlarken danışmanlık hizmeti almamaları, yanlış yatırım tercihinde bulunmaları, profesyonel ekiple çalışmamaları, yeterli fizibilite çalışması ve bütçeleme yapılmaması, marka planı oluşturmamaları ve reklam bütçesi hazırlanmaması, bayilik sürecinin doğru yürütülememesi, rakipler ve teknolojinin takip edilmemesi gibi süreçler, yatırımların olumsuz sonlanmasına sebep oluyor.


Danışmanlık şirketinde yeni yatırım yapacak olan firmaları ne şekilde yönlendiriyorsunuz ve su sektörüne ne gibi yenilikler katmayı düşünüyorsunuz?
Bu sorunuz için öncelikle teşekkür ederim. Çünkü sektörümüze çok büyük dövizler verilerek, bilinen yabancı marka makineler haricinde bazı ülkelerden ucuz olduğu sanılarak ithal edilen makine ve ekipmanları alan firmalar, bu makineleri teknik servis, yedek parça, sürekli arıza vb. nedenlerle çalıştıramayıp, hurda fiyatına satıyorlar. Bu da hem ekonomik hem de manevi zarar anlamına geliyor.


Danışmanlık şirketimiz öncelikle bilgiye önem vermektedir. Firmamız, sektörümüzde de pek çok yatırımcı tarafından araştırma yapılmadan yapılan yanlış yatırımların ve yanlış yönlendirmelerin karşısında doğru yatırım yapmalarını sağlamak, fizibilite raporlarını hazırlamak, yasaya uygun şekilde kaptaj ve isale hatlarının çekilmesinden en uygun alanları ve en uygun şekilde projelerini oluşturup, bölgesindeki pazar durumuna göre girmesi gereken ürün çeşitliğini belirleyip, bütçesine göre en uygun alternatifli makine seçeneklerimizle yatırımcımızı sıfır hatasız yatırıma yönlendirmek hedefiyle hizmet veriyor. Ayrıca sektörde firmaların karşılaştıkları veya yapmak istedikleri kapasite artırımı, suda bulanıklık, yosunlaşma (yeşermelerin) vb. oluşma sorunlarının çözümlenmesi konusunda çalışıyoruz. Bütün olumsuzluklara çözüm üretmek amacıyla kurulduk. Yaptığımız araştırmalardan ve sektörde görev yaptığım dönemlerden de biliyorum ki, sektörümüzde profesyonel uzman kadro ile danışmanlık yapan ve hizmet veren firma eksikliği bulunuyor. Biz bu eksikliği gidermek amacıyla böyle ciddi bir oluşumu başlattık. 


Biz danışman şirket olarak; yatırımcılarımıza öncelikle durum değerlendirmesi yaparak şu soruları yöneltiyoruz:
1. Aşamada; sektöre girme amacınız, sektörden beklentileriniz, yatırım bütçeniz, hedef pazarınız, ürün çeşitliliğiniz, ulaşım, kış yol şartları, enerji durumu, teknik ve işçi olarak çalışacak personel, idari personel durumu, su kalitesi, su debisinin mevcut ve oluşabilecek küresel ısınma, kuraklıktan dolayı ileride olabilecek durumu, fabrika kurulacak arsasının m2'si, debiye olan uzaklık, kaynak ile ilgili ilerde kaynak yakınındaki köylü vatandaşlarla bir sorun yaşanıp yaşanmayacağı, lojistik sorun olup olmadığı vb. hakkındaki bilgileri edindikten sonra; uzman kadromuzla değerlendirme yaparak yatırımcılarımıza bir rapor hazırlıyoruz.


2. Aşamada; tarafımızdan hazırlanan raporun olumlu tarafı ağır basıyor ise; bütçesi ve istediği ürün çeşitliliğine göre alternatifli ve ileride kapasite artırımlarında ilave masraflar oluşturmayacak şekilde komple projeler, inşaat yapımı, komple makine ve ekipmanları, bağlantıları, montajı, deneme üretimi, komple kaptaj isale hattı çekimi, su deposu, maslakları ve ruhsatı almak kaydıyla bütçeye uygun alternatifli seçenekler öneriyoruz. Bu raporun olumsuz tarafı ağır basıyor ise, danışmanlık şirketi olarak danışmanlık görevini üstlenmiyoruz. Eğer yatırımcının bütün bu olumsuzluklara rağmen yatırım yapma kararlılığı var ise biz sadece neler yapması gerektiğini, hangi tür makinelerin nerelerden temin edebileceği konusunda bilgilendirme anlamında yardımcı oluyoruz. 

Sektördeki yerli ve yabancı makineler hakkında düşüncelerinizi alabilir miyiz?
Bize de en çok sorulan soru bu. Sektördeki büyümeler hızla devam ederken, 2000 yılından önceki tesislerdeki makinelerin pek çoğu yabancı menşeli, fakat 2000 yılından sonra yerli makine üreticilerimiz de sürekli kendilerini yenileyerek, büyüyerek çalışmalarına devam ettiler ve halen de sürekli kendi teknolojilerini, AR-GE çalışmalarını geliştirerek devam ettiriyorlar. Bugün pek çok yerli makine üreticisi firmamızın makineleri yabancı menşeli makinelerle eş değer duruma gelmiştir. 2000 yılları öncesi çok yüksek bedellerle ithal etmekte olduğumuz makineleri bugünlerde yerli makine üreticilerimizin ihraç eder duruma gelmesi, teknik servis kalitesi, fiyat rekabetinin oluşması vb. bizleri sevindirmektedir. Buna paralel olarak yabancı makine üreticileri de kendi teknolojilerini sürekli olarak yenileyip geliştirmektedirler. 


Yatırımcı açısından bakacak olursak en önemli unsurun makine kapasitesi, kalitesi, fiyatı yanında yedek parça fiyat uygunluğu, bulunurluğu ve verdikleri teknik servis hızlılığı ve yatırım finans imkânlarının göz önünde bulundurulması olduğunu söyleyebiliriz. Yerli makine üreticilerinden dolum, paketleme (shrink), etiketleme, kompresör ve bardak su makine üreticilerimiz, dünya standartlarında üretim yapan makineler üretmekte ve pek çoğu da ürünlerini yurt dışına ihraç etmektedirler. Özellikle 0,33-0,5-1,5 litre şişirme makinelerinde yüksek kapasiteli üretim yapan makinelerin tamamına yakını yurt dışından alınmaktaydı. Fakat son zamanlarda yerli makine üreticisi firmalarımızın da yüksek kapasiteli 0,33-0,5 ve 1,5 litre şişirme makineleri üretiminde kendilerini sürekli geliştirmiş (AR-GE) ve yüksek kapasiteli makineleri üretecek duruma gelmiş olmaları sektörümüz ve ülke ekonomisi yönünden sevindirici, çok güzel bir gelişmedir. 


Su sektöründe bu kadar firma varken, rekabetin arttığı bu ortamda firmalara önerileriniz nelerdir?
Sektörde bilinçli yatırım yapan yerli ve yabancı firmalar var ve bu firmaların ülkemizin muhtelif bölgelerinde aynı isim altında fabrika sayılarını artırdıkları, bazı fabrikalara ortak olmaları ve şu anda değişik bölgelerde kaynak suyu veya hazır kurulu fabrikalar aradıklarını belirtmiştik. Bu şirketler yeni yatırımlarında yukarıda bahsettiğimiz şekilde bilinçli ve yüksek kapasiteli makinelerle yatırım yapmaktadırlar; dolayısıyla diğer mevcut şirketlerin bir an önce eski teknoloji ve küçük kapasiteli makinelerden vazgeçerek kurumsal alt yapı çalışmalarını da tamamlayıp, yüksek kapasiteli makinelerle üretim yapıp, maliyetlerini düşürüp, rekabet güçlerini artırmalarını öneririm. Ayrıca finans imkanları olan firmaların ülkemizin değişik bölgelerinde aynı markaları ile 2. ve 3. tesislerini kurmalarını, doğal zengin mineralli su (maden suyu), meyve suyu, gazlı içecekler yatırımlarını da düşünmelerini öneririm.


PET su üretiminde, üretim koli maliyetlerini düşürmek için özellikle şişirme makinelerinin yeni alacakları makinelerde düşük gramajlı preform kullanılmasına dikkat etmeleri ve mevcut makinelerinde de daha düşük gramaj preform çalışacak şekilde çalışmalar yapılmasını öneririm. Ayrıca gramaj düşürülmesi suretiyle kullanılan hava ve elektrikten de tasarruf sağlanacaktır. Bugün pek çok firma bu konu ile ilgili çalışma ve araştırmalara devam etmektedirler. 


Bütün makinelerini yüksek üretim verimliliği içinde çalıştırmalarını, makine bakımlarını zamanında yaptırmalarını, yedek parça bulundurmalarını, teknik ekiplerini, pazarlamalarını ve bayi ağlarını doğru oluşturmalarını, bayilerini piyasa gerçeğine göre korumalarını ve spot piyasaya ürün satmamalarını önemle vurgularım. Ayrıca sektördeki yeni gelişmeleri sürekli izleyerek (fuar, piyasa, bayi istek ve talepleri) takip etmelerini, ürün çeşitliliğinin tam olmasını, sektördeki her türlü yeniliği takip etmelerini, marka çalışmalarına önem vermelerini ve markalarını ön plana çıkartmak için yıllık belli bir bütçe ayırmalarını ve yoksa marka tescillerini mutlaka yaptırmalarını öneririm. Su sektörü bilinçli şekilde yapılmış doğru makine yatırımlarıyla, kurumsal bir çalışma yapısına uygun bir ekiple ve doğru bayi seçimleriyle, ülkemizde meydana gelen krizlerden etkilenmeden ve rekabetten zarar görmeden atlatan sektörlerden biri olacaktır. 


Firmalar, 19 lt PET tek kullanımlık damacana üründeki bayilik sistemini de 19 lt polikarbonat damacanada yapıldığı gibi evlere hizmet verilmesi şeklinde oluşturmaları halinde ciddi bir pazara sahip olabilirler. Bu ürünü de bölgelerinde bilboardlarda, yerel radyo, TV, gazete ve dergi gibi görsel ve basılı medya ile tüketiciye tanıtmalarını tavsiye ederim. Ayrıca bu üründe tek nakliye olması da ayrı bir avantaj sağlamaktadır. İzlediğim kadarıyla bu ürünü bu şekilde pazarlayan, dağıtan şirket duymuş değilim. Ayrıca ihracata önem vermelerini, şirketlerinde ihracat departmanlarını oluşturmalarını öneririm. Rekabetin bu kadar çok olduğu sektörümüzde her yönüyle hijyen çalışmalarını ön planda tutmalarını öncelikli görev bilinci olarak yerleştirmelerini dilerim. 


Bu keyifli sohbet için çok teşekkür ederiz.

 

DİĞER RÖPORTAJLAR